28 Mart 2009 Cumartesi

Türk Milletinin Başı Sağolsun..Muhsin Yazıcıoğlunu Rahmetle Anıyoruz..




Üşüyorum..

Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır

Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum ... Devamı

Gözlerim parke parke taş duvarlarda

Açılıyor hayal pencerelerim

Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum

Kekik kokulu koyaklardan aşarak

Güvercinler ülkesinde dolaşıyor

Bir çeşme başı arıyorum

Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp

Mis gibi nane kokuları arasında

Ruhumu dinlemek istiyorum

Zikre dalmış her şey

Güne gülümserken papatyalar

Dualar gibi yükselir ümitlerim

Güneşle kol kola kırlarda koşarak

Siz peygamber çiçekleri toplarken

Ben çeşme başında uzanmak istiyorum

Huzur dolu içimde

Ben sonsuzluğu düşünüyorum

Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum

Durun kapanmayın pencerelerim

Güneşimi kapatmayın

Beton çok soğuk, üşüyorum..

Muhsin YAZICIOĞLU

12 Mart 2009 Perşembe

Çünkü seni seviyorum ve seviliyorum..

Seviyorum seni. Uçsuz bucaksız bir nehir gibi sana akıyorum.
Gülüşlerini gördükçe çağlıyor umutlarım.İçimdeki tüm acılar eriyor sanki.
Uçurumun kenarında nefes alırken acıya inat sana tutunuyorum. Hayata
sımsıkı sarılıyorum.Baharlar nedense daha güzel. Rengarenk herşey.
Her cicekte senin güzelliğini temaşa ediyor gözlerim. Karanlıklarda
boğulurken şimdi yıldızlara gülümsüyor çocuksu yüzüm.
Çünkü seni seviyorum ve seviliyorum.

Her gülüşünde içimde baharlar nazlı bir gelin gibi diziliyor
gözbebeklerime.Sürgün yemiş turnalar bile gökyüzünde gökkuşağıyla
dans ediyor. Nisan yağmurları o kadar ıslatmıyor kirpiklerimi..
Baktığım her yerde gözlerin canlanıyor. Bir an üşürsem hayallerine
dalmak bile yetiyor. Gözlerinde bestelenmiş nazlı türkülerle yollara
çıkıyorum..Katığım, ekmeğim sevgin oluyor..Sana koşuyor yüreğim.
Her gece gözyaşlarınla ıslanmış yağmurla öpüşüyorum artık.
Her kelebeğe seni anlatıyor, sahile vuran her dalganın yüreğine tatlı
gülüşlerini tasvir ediyorum. Yokluğunda kanayan dudaklarımda
gelincikler, beyaz düşen saçlarıma yıldızlar konaklıyor. Her nefesini
bahar, her gülüşünü bir ömür biliyorum.
Çünkü seni seviyorum ve seviliyorum.

Kelimeler anlamını yitiriyor. Seni anlatmaktansa seni "sende" yaşıyorum.
Duvara sarılan sarmaşık gibi, karanlıklara örtülen bir ışık gibi bende
sana sarılıyorum. Fırtınalar susuyor senin geçtiğin sahillerde. Ayazlar
konaklamıyor avuç içlerimde. Artık şiirlerim hüzünde ıslanmıyor.
Doğan güneş daha güzel, doyasıya gülümsemek ve sevginde nefes
almak güzel. Ayrılığında tutulduğum hastalık bile geçti..Acılarım eriyor
günden güne. Üşümüyor yüreğim..Titreyen ellerim artık kalem
tutuyor..Her satırında mutluluklarla sana akıyor fakir cümlelerim.
Artık cümle sonundaki süslü kafiyeler hayatı yada seni anlatıyor.
Her gülüş " seni " andırıyor..Hayat seninle daha güzel oluyor.
Çünkü seni seviyorum ve seviliyorum.

Kırık aynalar bile şarkılarda senin gözlerini anlatıyor.Hüzün yok artık.
Bulutlar bile kulaklarıma nağmeler fısıldıyor. Yağmurun her düştüğü
yerde bir çicek ekiliyor senin adına..Kırıyorum pas tutmuş zincirleri..
Kısır döngüler başımı ağrıtmıyor..Karanlıklar içinde benliğimi aramıyorum.
Yokluğun yitik düşmüyor tozlu yollarda..Her duvarda bir gülüşün
çizili..Her cümlenden sonra içimden " seni seviyorum " demek geliyor.
Aldığın her nefeste daha çok gülümsüyor yüzüm. Zaman sevdaya akıyor.
Artık hüznün çeşmelerinden ayrılıkları içmiyorum. Sen varsın.
Bir nefes kadar yakınsın. Umutlarım yüreğime dolmuş ve bahar ise
gözlerimde ..Karakış olsa bile ben gözlerinde yaşıyorum güneşli
sabahları. Çünkü seni seviyorum ve seviliyorum..




ISMAIL SARIGENE

Sadece Sana, Sadece bana, Sadece Bize. :)

Sadece Sana ;
Seslenişimdir sanadır / Duy beni

Hangi mevsimde olursa olsun sev beni.Hüzünlerin girdabında olsan da
vur beni yüreğinin kıyılarına..Yorgunluğuma, zalimliğime aldırma sen.
Sana dair nice hasret cümlesi birikti yüzümün kurak yakalarında.
Gel de bitsin bu suskunluk. Gel de sonlasın bana dair yokluk.
Sesinle düş münzevi karanlığıma. Perdelerimde zemheri beklerken
sen gülüşlerinle baharı doğur gözlerime..Susma ne olur. Kendim kadar
kapladığım yalnızlıktan kurtar beni. Çek beni anlamın
kutsallığına.Eteklerindeki tüm mucizeleri savur göğsümün bozkır
yavanlığına..Seccademde kurumaya yüz tutmuş güllere uzat nefesindeki
ab- ı hayatı. Bağırmasan da olur.Fısılda yeter. .Durma öylece.
Olur olmadık gülümse bana. Gül pazarlarında aradığım yeter seni,
düş imkansızlığıma. Susadığım yeter, avuçlarından akıt dilsiz yüreğimi.
Kelimelerim dökülsün gözlerinden. Nefesine gurûb eden sızılara inat
sokul sen kokan baharlarıma. Gri'ye bürünmüş kentime gözlerinin rengini
bırak.İçimde susturduğum çocukluğuma bayram sevinçlerini bırak.
Yüzündeki gülüşlerini ver bana. Giyineyim sonra. Kent kent dolaşayım.
Seni anlatayım her bir mahlukata. Avuçlarımdan sızan bayramlık sabahı
intiharlarına inat sen yüzündeki Reyhan bahçelerini bahşet yaraları
dudaklarıma. Yalpalayan sesimi tut sesinle. Adressizliğimin boşluğunu
varlığınla kapat...Sonra da kirli yüzümü gözyaşlarınla sil.Sustuğuma
bakma sen. Suskunluğumun her bir zerresinde avaz avaz seni
andım..Tükettim dudaklarımdaki tüm kelimeleri. Yüklemim ben.
Öznesiz yaşayamam..Seslenişimdir sanadır..Duy beni gizli öznem.




Gelişim sanadır../ Kabul et beni..

Gözlerin yollarda biliyorum. Aldırma sen yüreğimde biriken senli
cümlelerin tenhalığına. Peçesini ellerimle yırtacağım bir gecenin
sabahında kavuşacağım sana. Elimde sana bahsettiğim kırmızı saçlı
bez bebek. Avuçlarımda bir miktar gözyaşı. Gözlerimiz gözlerimize
kavuşacak o an. O an kirpiklerime uzanacak susuzluğun. Kana kana
içeceksin yüreğimin sana vaat edilmiş gülüşlerini..Yırtacaksın
suskunluğumu. Bir gelincik toprağı yarıp gökyüzüne ellerini uzatacak.
Belki de Musa'nın asasını vurduğu yerden güller inkişaf edecek duaya
durmuş avuçlara..Arala perdelerini. Gözlerini pencerelere yaklaştır.
Özenle tara saçlarını..Her zamankinden farklı olarak gözlerini
kalabalıklara çevir. Bozkır yüzümü ara içi boş cümlelerin müsvedde
kağıt gibi atıldığı duraklarda..Gelemezsem eğer bil ki bir bülbül
gözyaşlarını bıçaklamaktadır gülün dudaklarında..Tükettim tüm
yolları.Bekleneni ben, bekleyeni sen. Gelişim sanadır.
Kabul et beni dudağımdaki son cümlem...


Nefesimdir sana / Kat beni kendine..

Bilirsin kendim kadar yalnız, sen kadar kalabalıktır yüreğim. Adından
sonra başlar nufüsum. Nefesimdir sana sevgili. Biliyorum şimdi
sonbahardayız. Kuru dallarına inat gülüşlerinin tazeliğini getir bana.
Sen konuşurken ben sustum. Kapattım tüm cümleleri... Mühürledim
sensizliği anan her bir kepengi. Biliyorum suskunluğumun
adressizliğindeyim. İçi boş bir kalabalığın içindeyim. Gözlerimdeki
grileşen hayatın yorgun sabahındayım. Sabır kuyuların dibindeyim.
Aldığım her nefesin sonuna ilmeklediğim seni yaşamaktayım. Yorgun
yüreğimin dudaklarında senin adını yakmaktayım. Yüzündeki açan
baharları yüzümün gölgelerine savur Aydınlansın içimdeki karanlık.
Nefesine kabul et beni. İçine kat ki; arınsın içimde kanayan
çocuk..Nefesimdir sana..Ben " kendimden " vazgeçtim.Beni bende öldür.
Öldür ki; sende doğayım yeniden. Köklerim sende kalsın. Saçlarından
ötesini bilmesin ellerim. Gözlerim ise gözlerinden başka yurt
edinmesin.Hadi sevgili. ..Sev beni ..Sev ki bende sonlasın amel
defterim.Sev diyorum. Kendinden daha çok sev beni..Eğer ki; ıslak
kirpiklerini yüreğimle kurulayamasam dudaklarıma ilmeklediğim
fatiha'lar sonum olsun..Seccademe sirayet eden gözlerini gülüşlerimle
bahara kavuşturamasam nefesime ' La İlahe..' lâfzı vurulsun..
Kat beni kendine..Sebebim sensin..Gayri ben yokum sende yaşarken.
Ben "seninim " gayri.. Öldüm..Öldüm..Sonra sende vücut buldum
sırf senin hayatında bir dua miktarı yer tutabilmek için...



Bir dua miktarı sevgi istiyorum senden..
Fazla vaktim yok.
Hadi uzat ellerini.
Duy seslenişimi..
Bekle sabırsızca sana gelişimi..
Kendimin sonunu hazırlarken,
Aslında sana doğuyorum

Kökleri sana ait bir hayat istiyorum sadece
Daha fazla kurabileceğim cümle de yok..
Nefesime sarıl
Gözetle perdelerin ardından..
Elbet bu karanlık aydınlığa gurûb edecek..

Bilirsin beni..
Kendim kadar yalnızım..
Eğer sen varsan,
Ben de varım bilesin

" Bir dua miktarı olsa da sevginden mahrum etme beni sevgili "





ISMAIL SARIGENE

Sana..

Geceler sana çıkıyor. Aşkın şiirine, sevdanın şarkısına.
Buram buram sen kokarken nefesim, hep seni dillendiriyor ne varsa. Göz kapağıma düşen kirpiklerinden görüyorum gülüşünü, öyle güzel bir anki bu, öyle vazgeçilmez bir zamanki bu, tutup da insanın uğruna ölesi geliyor.
Farkındamısın, baktığım yerleri sıvıyorum güzelliğinle, yaşamımın senden öncesine denk düşen sızıntılarını kapatıyor gülüşün. Seninle yeniden ben oluyorum. Seninle yeniden ben.
Görüyor musun?

Biliyoruzki, diğer yarımızı bulduk birlikte.
Sen bende
Ben de sende…

Satıra düşenleri topluyorum sen uyurken, her gece harflerinin altını kazıp sana çıkan yollar keşfediyorum yeni yeni, her yol başlangıç geliyor bana, sade, sessiz, yalnız, ama en çok da sen.
Yağmurlu havalarda yazdıklarını ayrı bir yere koyuyorum, hüznü başka bir yere, neşe bulduğumda seviniyorum biraz, notalarını buluyorum aşk şarkılarının, heceliyorum yeniden tek tek şiirleri; sana çıkıyorum.
Ne vazgeçişimi ne de gelişimi buluyorum, adım ne, neyim, hiç önemi yok bunun, sadece seni buluyorum
bildiğim bilmediğime karışıyor sonra, renkler birbirine giriyor, dilim harflere, harfler kelimelere
kelimeler sana ulaşıyor; gülüyorum.
Saçların soluğumu kesiyor okşarken, sana sıkıca sarılıp uyuduğum geceler hayal ediyorum, seni yaşayan, seninle yaşayan şehire kenarından kendimi ekliyorum...


Satıra duygu düşüyor, çoğalıyorum

senden bana akan nehirlere gülüşünden demetler atıyorken, içimden sana bir ömrü vermek geliyor,

veriyorum...

2 Mart 2009 Pazartesi

Sana ne sözler birikti, bir bilsen.

Sana ne sözler birikti, bir bilsen.

Şarap tadındaki kokunla sevdalı tenime doğuyor önce güneş, sabahın ilk ışığını gören gözlerime doluyorsun sonra... Kalkıp aynadaki yüzüme bakıyorum, sen varsın, anla. Sana bakıyorum, gözlerimin içindeki kendime. Nedeni yok, nedensiz buluyorsun yolunu, biliyorsun çünkü; sana ait kaldığımı.

Sana ne sözler birikti, bilsen...
Gülümsüyorum sokakta insanlara. Sabah değil aslında, ben öyle görüyorum. Gözlerinin içindeki sevda nefesi geliyor peşimden, bekliyorum, anla. Martılar düşüyor yine bir bir, ama gülümseyerek ve gagalarında avuçlarıma bıraktıkları sana ait kırıntılarla...
sana ne sözler birikti, bir bilsen... Önce içli bir özleyiş sarıyor beni, sonra ayrılığının sesi. Peşi sıra vuruyor ellerimi sustukça sen; biriktiriyorum ben de istemeden...
Seni seviyorum, ben sana sevdalı melek; sözlerimi biriktirirken, gözlerinde kalacağım için gözbebeklerime dolduruyorum hayatı...
Anla, ben seni anlatamazken; yüreğimin sesini bekliyorum...
İnan, seni sevmelere doyamıyorum....
...


İçimden tuhaf şeyler geçiyor. Sanki içimde ağlıyorsun. Yokluğu sırtından vuran garip bir ağlayış bu. Bırakıp gittiğini düşünürken bile gidemediğini gördüğün için ağladığını söylüyor gözlerin, sağ yanına topladığın saçların karanlığın ıslak tekerlemesine karşı çıkmış; bana gülümsüyor... Gör hadi...
Aslında gelmen için sebepler vardı ellerinde, gelebilmen için... sevdalı bir tenin kokusu vardı hala içinde, belki de sen bu yüzden ağlıyordun...
Bildin işte; yalnızlığın ağrısız bir ölüm akıp dudaklarımdaki dört mevsim değil artık bendeki; sensin. Aradığım, sesimin en işlek caddesinde bana gülümseyenim, sigaram bittiğinde nöbetçi tiryakimsin artık sen...
Bildin işte, ağladıkça, bir istanbul tramvayında kaybolan yolcumsun içimde. Üstü başı açılmış denizimin fenerisin artık sen...

Hadi durdur karesini hayatımın, kopsun sensizliğimin filmi. Yazılamamış bir öyküden dön artık, uykumun sağrısına uzandığımda gel, gel, gel yine yeniden...
Sen içimde ağlıyorsun... Göğümle yerin arasında savrulan rüzgara bakıp; içimdeki yaralı kanatlara dokunuyorsun. Dudak kıvrımlarındaki uçuğa benzer hikayelerin için; sen meleğim, sen içimdeki bize ağlıyorsun...
Gözlerini sakladığın yerden çıkarıp bak hadi, zulasında beşinci kitap gibi sakladığın hikayenin ilk sayfalarını oku gizlice, tanrıya sor. İçimde özgürce yürüyen adımlarından kalbinin berraklığı gibi toza bulanmış yollarımı sor...
Hadi açtım damarını kuytusunda sakladığım seninle dolan hayatımın, boğ karanlığı, sil artık sensiz yazılanları...
...

Sen içimde ağlıyorsun, gecemin aylak saatlerinde yönünü çalan sevdalı bir melek gibi tanrımın sözlüğündeki gülümsemeye döküyorsun herşeyini... Sen içimde umutla ağlıyorsun, sen... Sen bende kendini bulduğun için, sen biz için yakılan sevda ağıtlarına ağlıyorsun...
....

Sana ne sözler birikti, bir bilsen...
Ama söyleyemediklerimi sen anla, hadi; bir martının kanatlarının tenindeki ışığından anla, üstüne hangi gülüşü taksan sana yakıştığından anla. İçimdeki ağlayışından...
Seninle bir sabahtı ve seninle gelendi herşey. Gündü, güneşin tam ortasıydı yedi tepeli şehre benzeyen gözlerin. Geceydi, aşkın sızışıydı sanki tenindeki terin. Sendin, hücremin duvarlarını yıkan, ve sendin saçlarını tel tel ayırırken bana ait şarkılar mırıldanan.. Hatırla, söyle derdin, bir şarkı da sen mırıldan...
Duyuyor musun; sen içimde gülerek ağlıyorken sahibini bulan kelimelerle sunuyorum şarkımı. Ezgisini yazdıkça, özleminden kırılan notalar haykırıyor sana, dinle... Kaçıncı perdesindeyse bu gece; ilkyazdan seslerle fısıldıyorum kulağına, dinle...
...

Farkında mısın; hangi ışığı kaldırsam altından sen çıkıyorsun artık. Dolunay akşamüstlerime geliyor yavaşça, ve sen ansızın vuruyorsun ayın bu halini, dönüyor, ardına bakmadan kaçıyor, farkında mısın?
Farkında mısın, kaç çıkmaz sokağın duvarlarını yıktın içimde. Kaç kaldırımı dizdim yeniden, kaç ağaç diktim,
görüyor musun ???

Aşk Bazen Çok şey İster..


Evet, çok şey istiyorsun. Çok sevgi, çok saygı, çok özveri
çok hasret, çok, çok, çok, çok sevgi istiyorsun...

Senin gibiyim. Bende çok şey istiyorum. Hem de senden daha çok
Beni sevmeni istiyorum. Bana olan sevdanı dünyaya sığdıramamanı
Oysa kalbine yetmemesini istiyorum. Sürekli büyütmelisin.
Büyümeli, büyümeli, öyle ki; sadece ben olmalı,
Her zaman sen olmalı.

Sevgimi sana anlatmak için dünyalar yetmesin istiyorum
Ama yürekten verdiğim bir tek çiçekle de anlamalısın sevgimin büyüklüğünü ve değerini
Seni sevmek istiyorum. Yalnızca seni sevmeyi istiyorum
Seninle yaşayamadıklarımıza ve belki de hiç yaşayamayacaklarımıza yanıyorum.
Ama yaşamak istiyorum. Yaşayamadıklarımızın adı bile anılmasın; “Hiçbir şey” olsunlar yaşayacaklarımızın yanında...

Beni sevmeni istiyorum. Seni seveceğim kadar asla sevmesen de; Hüzün kelimesini unutmanı, dünlerinin mutlu yarınları kıskanmasını; “Seni deli gibi seviyorum!” demeyi,
seni deli gibi sevmeyi istiyorum ve o mutluluk sonsuzluğunda uçmak istiyorum.
Seninle... Sadece seninle...

Yat, kat, boş versene... ben sana dünyanın en değerli şeyini saf ve gerçek sevgiyi verebilirim. Karşılığında daha değerlisini ‘Seni’ isterim, her şeyinle seni...
Her şeyimle senin olacağım gibi...
Eğer oraya o eşsiz yere, yüreğine bir girebilsem ve hep hap solma ödülünü alsam elinden.
Söz veriyorum; değil her harfim, her soluğum, her zerrem bizi, sevdamızı anlatacak .

Seninki bencillikse bu bendeki ne bilmiyorum. Ben yalnız seni istiyorum.
Yaşayanların hep sen ile ben olmasını istiyorum.
Kim olduğum önemli değil. Ben seninle benim, ben sevginle varım...
-Hem ben, sen değil miyim?- Beni gerçekten sevmeni istiyorum.

Hiçbir mantığa, şu küçücük dünyaya sığmayacak sonsuz bir sevda için hesaplar yapma boşuna. Sana her gelişimde değil, her an bir öncekinden daha çok seveceğim seni.
Daha çok, çok, çok, çok, çok...

Bütün saatler dursa da dünyada ve bir tek saniye vurmasa ben yine de her soluk alışımda adını anacağım ve beni anmanı dileyeceğim. Sen hiç istemesen de...

Umutlanma hiç! Seninle gireceğimiz sevme yarışında asla bir tek an bile yenilmeyeceğim. Senin her yenilgin sadece alıştırma olacak, bir sonraki zaferime...Ben seni sevmek istiyorum. Kendimden bile fazla. Her özlediğimde sarılmak,
her sarıldığımda özlemek, ve seni ölesiye sevmek istiyorum. Ama sen, yalnızca sevmek için sevmemelisin beni. Sadece sevdiğin olmak yetmez bana her şeyin olmalıyım.
Bütün dünyam olmalısın.
Bana gel! Ben ol! Eğer bende ben bulabilirsen...
Ben çoktan sen oldum bile senin olduğum kadar...

Sen Bu Dünyanın Basına Gelen En güzel Şeysin..

Evet, evet. Sen bu dünyanın başına gelen en güzel şeysin. Çünkü sen hiçbirimizin olamadığı kadar kendinsin. Kendinde kaynamış ve dönüp dolaşıp kendine akan bir ırmak gibi yaşıyorsun hayatı. Dolanıp durduğun kıvrımlar seni kendine tamamlamaktan alıkoyamıyor. Üzerine giydiğin o sonbahar aynası elbiselerin senin nehrine düşmüş yapraklar gibi seninle akıyor. Fakat o akışta ne bir sonbahar yalnızlığı, ne bir yitiriliş hüznü var; ne de yardan ayrılışın elemli kasvetli acılığı…

Evet, evet. Sen bu dünyanın başına gelen en güzel şeysin. Çünkü sen gülmenin ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunu bilenlerdensin. Güldüğünde yaşamın şahdamarımıza binen ağırlığını ta içinden hissettiriyorsun bize. Ne lüzumundan fazla gülüyorsun, ne de az. Sanki yüzünün hassas kesimi o sahiciliğinden hiç şüphe bulunmayan gülüşün için ayarlanmış. Gözlerin, yanakların, burnun, dudakların… Tüm bunları bir araya getiren nice eylemler içinde gülmen ne kadar huzurlu, gülmen ne kadar bizden. Ne kadar sıcak ve sıcacık.

Evet, evet. Sen bu dünyanın başına gelen en güzel şeysin. Kalabalıkların içinde yalnız kalışınla, koskoca ormanların orta yerinde yapayalnız ötüşen minik bir serçe gibisin. Fakat serçe nasıl ormanla bütünleşmiş ve aslında yalnızlığın değil, hayatın tam orta yerindeyse sen öylesinesin işte. Sessiz ve sakin yanlarınla hayata aldırdığın nefesleri hissetmeyi bilenler tanır ancak senin hayatının kalp atışlarındaki coşkuyu. Hiç kimse ihtimal vermese de ihtişamlı bir dokunuşla dokunur ince zayıf parmakların varlığın aşki tenine. Orada nice yanardağlara atlarsın, nice bulutlardan düşersin, nice arenalarda savaşırsın da kimsecikler fark etmez içinden içine taşan engin okyanusun sularında nasıl oynaştığını… Hiç durmaksızın, umutsuzluğa bulaşmaksızın…

Evet, evet. Sen bu dünyanın başına gelen en güzel şeysin. Mesela yürürken amansız bir savaşın ortasında kalmış bir savaşçı gibi tedirgin basarsın adımlarını. Tedirgin fakat o kaostan kurtulmak için olabildiğince hızlı. Gezegenlerin dönüş hızında bulunmayan bir anlam vardır o hızlı adımlarda. Ayağının salınması, sonsuz gökyüzünün tam merkezinden o soğuk taş ve kül yığıntılarına bir nefes gönderir gibidir. Azar azar can verir o salınımların yeryüzünde yitik düşmüş nice yoksulluklara. Varlığın gömülü olduğu bedenlere sahip olanlar seni nasıl kıskanırlar bir bilsen… Hiç erişemeyecekleri bir yaşamı nasıl kıskanırlar, nasıl özlerler…

Evet, evet. Sen bu dünyanın başına gelen en güzel şeysin. Ne kadar anlatsam da bitmeyecek bir masal gibisin. Kelimelerin, sözcüklerin, sayıların ne yan yana ne alt alta dizilmesinin, formüller üretmesinin, şifreler kurmasının seni anlatmaya ne denli yetersiz kaldığını nasıl anlatsam sana bilmem ki! Sadece bu dünyadan hala ümit besleyebilmem, çiçeklerin ısrarla açmaya devam edeceğini ummam, kelebeklerin inatla yüzlerimize dokunacağını hayal etmem senden işte.

Evet, evet. Sen bu dünyanın başına gelen en güzel şeysin. Bense geç bestelenmiş bir güftede erken yazılan bir mısrayım. Hangi notama ses vermeye çalışsam; hangi neyde, tamburda, rebapta, gitarda, kanunda, udda can bulmayı umsam hiç iyileşemeyeceğim kadar yaralı, hiç bilemediğim kadar belirsiz, hiç öpemeyecek kadar tedirginim. Dileğim, ezberimde olan bu cümleyi her söylediğimde gülden güzel gülüşünle göreyim seni. İşte bana en çok yetecek, aslında hiç yetmeyecek yegane mal varlığım. Senden gelip sende nihayete eren hayatım…

Adem Özbay

Sende Sakla Beni..

Senden önceki hiçbir mutluluk senin gözlerin kadar anlamlı değilmiş meğer...”

Sende yaşıyorum...
Hayatta yüreğim.
Önümde gözlerin, arkamda benliğim..Biletsiz bindiğim yolculuğun son durağındayım....Sana gelirken aynı gökyüzünün altında sensiz tüm kaldırımları ateşe verdim..Sonra da sensiz tüm kelimeleri söktüm dudaklarımdan..Bir sen kaldın avuçlarımda bir de geceye serdiğimiz yıldızlar..Sen uyanmadan tüm ceylanları emzirdim ben..Sonra da başucunda bekleyen Melek’lerin uykusuz gözlerine Cenneti karaladım...

Ah adını gökyüzüne sığdıramadığım,
Ah gözlerine sığındığım,
Ah bir gözyaşında ölümü şakağı dayadığım.
Sol yanımdasın / yaşamaktasın dua dua..
Hayatımdasın...
Sen susuz dudaklarıma sunulan ab- ı hayat...
Sen çöllerimin serabı,
Sen yüreğimin tek sevabı...

Boşluklarımı doldurduğum kelime, karanlığın üzerine örttüğüm gecemsin sen..Sen yaşama sebebimsin..Sen benim ellerimle sıkıca tuttuğum düşlerimsin..Sen uçurum kenarında sadece ölümü düşünen bir adama hayata dair bir şey öğreten kadınımsın.Şimdi ucurum kenarlarında cicekler toplamaktayım sana...Kalabalıkların arasında yanıbaşımda sen varsın beraber yürüdüğümüz..Ateşe verilmiş dikenlerin arasında iki ciceğiz biz hayata delice gülümsediğimiz..

Sen zamansızlığımsın..Sen kendime anlatmaya kalkıp anlatmakta aciz kaldığım bensin...Sende kendimi arayıp bir türlü bulamadığım bensin sen aslında..Gökyüzüne her baktığımda bulut bulut hayatı gördüğüm ansın sen...Sen benim yaşamaya kıyamadığım cümlemsin....Öznesi sen, yüklemi ben.Aydınlığımsın karanlığımdan ayıkladığım.. Mutluluğumsun acıların uykularında dua dua adını saydıkladığım..Sen hava, sen hayat sen nefes aldığımsın...Nefesinden mahrum etme beni...Sesini esirgeme ne olur..Gülüşlerini savur yüzüme..Göğsümün buzdan sarkıtlarına sür sıcak sözlerini..Üşümüşlüğüme düşür gözlerindeki baharları..Bırakma beni yalnızlığın ayak dibine..Üşürüm avuçlarında...Ölürüm ayakuçlarında.....Kalakalırım yüreğimin yıkım çalışmalarında..Gitme, kal öylece.

Uzaklığını unut..Ellerini uzat sadece...Zamansızlığını bırak..Kal bende..Gitme...Tut ellerimi..Topal olsa da yürüdüğümüz yollar yanımda kal..Gölgelerin yeter bana..Yüzü kirli, yüreği yaralı cocuğum ben.Şefkatine al beni..İçine çek beni..Sonra da hiç bırakma..Kanatlarımı salma uçurumlara....Bırakma beni “ bana “ ..Hep sende kalayım...

Bir fincan huzur,
Bir dirhem mutluluk yolla iç ceplerinde demlediğin...
Beni “ sende “ sakla...
Ben seninim...Nefesimdir yüreğim....
Beni “ bende “ sildim
Sende varolmak için...
Hasretini ektim dudaklarıma
Sende tamamlanmak için....

Suyum ol,
Soframda azık...
Yüzümde tebessüm...
Yüreğimde nefes...
Ben ol....
Ya ben sen olayım...

Sakın bırakma beni...
Yoksa düşerim adressiz coğrafyalara...

Gözlerimi yıldız sermek için gündüzü bekleme...
Her an sendeyim çünkü.....

Gözlerinde sakla beni....
Hayatın ta kendisi sensin çünki..


İSMAİL SARIGENE

1 Mart 2009 Pazar

Sende ki o şey

Bir şey var sende bir şey, bulamıyorum. Beni nasıl bu hale getirdin,
anlamıyorum. Yüzümde bir gülücük, içimde sonsuz enerji, güne keyifle
başlayıp, keyifle bitiriyorum. Aşka küskün yüreğimde yeniden kelebekler
uçuyor. Neredeyse yaz bitecek ama ben sanki baharı daha yeni
yaşamaya başlıyorum.

Bir şey var sende adını koyamıyorum. Nereye baksam seni görüyorum.
Kiminle konuşsam sen oluyorsun. Sen olunca, başka hiçbir şey umurumda
olmuyor. Senin adını heceliyorum. Yanımdasın, değilsin fark etmiyor.
Her anımda seni yaşıyorum.
Bir şey var sende, nedir bilemiyorum. Seninleyken bile seni özlüyorum.
Yollarım hep sana çıkıyor, ben sana yürüyorum. En güzel çiçekleri toplayıp
demet demet sana vermek istiyorum. Gök kubbenin en hoş sedası olup
dünyaya sadece senin adını haykırmak, sadece sana duyduğum
hayranlığı anlatmak istiyorum.

Bir şey var sende, bir türlü anlayamıyorum. Uçsuz bucaksız,
masmavi bir deryasın sanki ve ben yüzlerce fırtınayla savaşmış geminin
yorgun kaptanı gibi senin kıyılarına vuruyorum. Maviyi bir tek sana
yakıştırıyorum. Sen mavi oluyorsun, ben sana bakarken kendimi
kaybediyorum. Sessizlik dağılıyor, sesin kulaklarımdan yüreğime akıyor,
bütün şarkıları sana armağan ediyorum.

Bir şey var sende, dilimin ucunda, söyleyemiyorum. Yalnız gecelerime inat,
şimdi karanlığı milyonlarca yıldızla aydınlatıyorum. Her yıldız sensin,
gecemin yıldızı, kalbimin yıldızı, sevdamın yıldızı, ömrümün yıldızı
oluyorsun. Yoksan, kaldırıyorum başımı göğe, senden milyonlarcasını
görüyorum. Her gece yıldızlarla sevişiyorum.

Bir şey var sende, soramıyorum. Seni kimse görmesin, kimse bilmesin
istiyorum. "Bana kal, benim ol" diye adaklar adıyorum. Yalancı aşkları,
tükenmiş sevdaları kendi tarihimin sayfalarına gömüp yeni bir defter
açıyorum, bir tek seni yazıyorum. Yaz yaz bitmez öykülerin kahramanı
oluyorsun, senin maceralarını anlatıyorum.

Bir şey var sende, tanımlayamasam da işte ben o şeyi arıyorum.
Seni, nefes nefese gecelere, deli sevişmelere, sevdaya uyanan sabahlara,
bitimsiz günlere davet ediyorum. Gel benimle, aşkın da, tutkunun da en
koyusunu yaşayalım. Bir kalbi keşfetmenin hazzına yeniden varalım.
Bir tende erimek neymiş, hatırlayalım. Menzilimiz olmadan, nereye
varacağımızı sormadan, aşkın rehber olduğu bir yolculuğa çıkalım.
Buradayım, yolun başında....
Bekliyorum...


MEHMET COSKUNDENIZ