30 Mayıs 2010 Pazar

İkinci "Manga"

Eurovision'da birinci Almanya
Oslo’da yapılan 55. Eurovision Şarkı Yarışması'nda Almanya birinci olurken Türkiye ikinci oldu.






OSLO - Norveç'in başkenti Oslo'da yapılan Eurovision Şarkı Yarışması'nı Almanya 246 puanla kazanırken, Türkiye, 170 puanla ikinci oldu.

Manga üyeleri, yarışmadan sonra yaptıkları açıklamada, ''ülkelerin verdikleri puanların açıklandığı sırada çok heyecanlandıklarını, ancak bu sonucu hakettiklerini'' dile getirdiler.

Puan beklemedikleri bazı ülkelerden çok puan aldıklarını, puan bekledikleri bazı ülkelerden ise hiç puan alamadıklarını veya az puan aldıklarını ifade eden grup üyeleri, ''Eurovision'un kendileri için büyük bir tecrübe olduğunu, kendilerini profesyonel anlamda daha çok geliştirdiklerini'' söylediler.

Kendilerinin Rock grubu olmasına rağmen Eurovision'un müzik dünyası için büyük önemi bulunduğu görüşünde olduklarını da belirten Manga üyeleri, kısa bir tatilden sonra çalışmalarını sürdürmek istediklerini, çalışmalarına ara vermek istemediklerini de kaydettiler.

Sahneye stilist Mehmet Acar tarafından hazırlanan "Que" firmasının kostümleri ile çıkan Manga, koreograf Genevieve Cleary'in koreografisi ile diğer ülkelerden değişik gösteri sundu. Yarışmadaki tek rock grubu Manga, geleneksel Türk müziği ile modern Batı müziğini karıştırarak sunduğu sahne gösterisiyle çok başarılı şov yaptı.

Sahnede robot olarak insana dönen ve vokalist Ferman'a sarılan Natalie Marrable'ın, lazer ışıkları ile donanmış giydiği 70 kiloluk kostümü, büyük ilgiyle izlendi. 55 kilo ağırlığında olan Mararable'nin, 70 kiloluk kostümünü sahnede çıkarmakta zorlanmaması da dikkat çekti.

Manga finalde, "We could Be The Same" (Aynı Olabiliriz) parçasının Belçikalı prodüktör Hans Vrancken tarafından yapılan düzenlemesi ile sahne aldı.

Bas gitarda Cem Bahtiyar, bateride Özgür Öney ve DJ Efe Yılmaz tam rock grubuna yakışan tarzlarıyla salonda coşku yarattı.

MTV müzik kanlında kullanılan büyük şovlarına özgü görüntü, sahne ve estetik anlayışı Eurovision prodüktörleri tarafından Manga'nın Eurovision sahne şovunda kullanıldı.

Oslo'nun Telenor Arena salonunda, Norveç'in resmi televizyonu NRK'nin yönetimi altında yürütülen dev televizyon şovu, dünyanın her bir yanında yaklaşık 150 milyon kişi tarafından izlendi.

23 kamera ile canlı takip edilen yarışmada, gitarda Yağmur Sarıgül'ün sıçrama hareketleri ve sol gözündeki göz yaşını andıran boya gözden kaçmadı.

Finalde 4500 adet ışık, 23 naklen yayın kamerası, 134 dev hoparlör kullanıldı. Norveç Prensesi ve Norveç'in gelecek Kraliçesi Mette Maret, yarışmayı salonda izledi.

Yarı finalin başlangıcından önce şovlarıyla programı renklendiren Fra Wallmans Saconoor grubu, ABBA gösterisinin ardından Türkiye'ye 2003'te Riga'da birincilik kazandıran "Everyway That I Can" adlı parçasıyla salonu coşturdu.


http://www.ntvmsnbc.com/id/25100850/







29 Mayıs 2010 Cumartesi

Bedenin yükünü ayaklar taşır, ruhun yükünü yürekler...




Bedenin yükünü ayaklar taşır, ruhun yükünü yürekler...

Bütün ağırlığınızı ve yorgunluğunuzu kaldıran ayaklarınız için rahatlığı ve şıklığı bir arada barındıran ayakkabıyı seçersiniz.

İçinizin acılarını,sıkıntılarını,kırgınlıklarını ve hayallerini yüklenen yüreğiniz için de huzur verici ve "güzel" bir aşk ararsınız.

Zaten aşklar da ayakkabılar gibidir...

Bazıları çamur yağmur, toz toprak kar buz gibi her türlü "kötü hava" koşullarına dayanıklıdır.

Bazıları ise ummadığınız kadar kısa zamanda çabucak "yamulur" ilk yağmurlu havada "altı açılır" veya güzel havalarda bile "iki günde bozulup" gider.

Aşkları da ayakkabılar kadar "itinayla" seçmezseniz,tıpkı ayağınızda olduğu gibi yüreğinizde "nasır" oluşabilir.

Dar gelen bir ayakkabıyı sadece tarzını beğendiğiniz için "zamanla açılır" diyen satıcıya inanarak alırsanız, zaman içinde ayak kemiklerinizde "deformasyon" başlar.

Ruhunuzu daraltan bir aşk içinde yalnızca fiziksel beğeniye kapılıp "zamanla düzelir" diyenlere kanarsanız, yine zamanla içinizdeki olumlu duyguların "çarpıldığını" görebilirsiniz.

Aşık olabileceğiniz insan türü, tıpkı ayakkabılar kadar değişik stillerde, farklı kalitelerde ve sayısız "renktedir"...

Aşkı bir çeşit serüven olarak "spor" gibi yaşayanlar, aynen "spor ayakkabı" gibi dikkat çekici ve rahat kişileri bulurlar.

Tersine aşkta tutucu ve istikrarlı olmayı benimseyenler "klasik ayakkabı" gibi muhafazakar çizgiler taşıyanlara tutulurlar.

Dekolte ayakkabılar gibi sadece cinsellik ve eğlence zevkleriyle ateşlenen aşklar vardır.

"Bez" ayakkabılar gibi kısa ömürlü "tatil aşkları" ise hemen herkesin kişisel tarihinde mevcuttur.

"Marka" ayakkabı alır gibi, sevgilinin kariyerine ve maddi durumuna "tutulan" aşıklar görürsünüz.

Katı plastikten "yağmur çizmesi" edinir gibi mantık süzgecinden geçirip "işe yarar" biçimde yaşamak isteyenleri de bilirsiniz.

Ayrıca ne tuhaf ki, psikolojik testlerde "zaafı" olup evine sayısız çeşitte ayakkabılar yığan insanların aynı
zamanda "değişik" türde aşklara da zaafı olduğu söylenir.

Evet, aşk "ayakkabıdır".

Aynen ayakkabınıza bakım yapmayıp "hor" kullandığınız zaman kolayca eskittiğiniz gibi, aşkınıza da dikkatli davranmayıp özen göstermediğiniz zaman kısa sürede "eskitirsiniz".

Ve nasıl ki "delik" bir ayakkabıyı tamir ettirdiğinizde yalnızca "bir miktar" ömrünü uzatmış olursanız; "delik" bir aşkı onarmaya ..kalkıştığınızda da "asla eskisi gibi olmayacaktır"!
Can Dündar..

9 Mayıs 2010 Pazar

Nazım, Niyazım Bir Tek Sana..





Küçüktüm daha.. Çok küçük..
Düştüğüm zaman "ah yaparım ben orayı , üzülme sen" dediğinde anladım beni ne kadar sevdiğini..Yoksa insan hiç yeri ah! yaparmıydı..
Geceleri susadığımda anladım, beni benden daha çok düşündüğünü..Uykusundan kalkmıştı nede olsa..
Acıktım dediğimde "ne yapayım sana" demesiydi beni ona bağlayan..
Eli hep tenimdeydi, Gözü üstümde.. Beni, güvenimi sağlamam için özgür bıraksada varlığı hep benimleydi..Hep hayran oluşum bundandır belki de ona..
Sabrı öğrendiğim anlardı ,Birşeyler kırdığımda "canın sağolsun yavrum" demesi..
Büyüdüm şimdi..
Hala ilk günkü gibi sarılmasından öğrendim sadakati..
Değişen sadece zamandı onla..
Gözümün içine her baktığında farkettim,ben onda hiç büyümemişim aslında..

Şimdi sesini her duyduğumda anlıyorum, Hiçbir şeyi "Annem" kadar özleyemeyeceğimi..

Kucağına aldığın ilk günden itibaren ,Bir saniye bile olsa beni sevmekten vazgeçmediğin için, Her düştüğümde "yenilmek yok,kalkacaksın ki önünde ki yolu görebilesin" diyerek bana hayatı öğrettiğin için, Hatalarımı direk yüzüme söylemeyipte, görebileceğim yerlere koyarak beni kırmadığın için ve daha sayılamayacak kadar çok şey için Sonsuz Teşekkürler ANNEM..

Yüreğimdeki tebessümüm ; Anneler Günün Kutlu Olsun..


SaYDeK..

2 Mayıs 2010 Pazar

Bir Daha...







Offff... dedi.

-Ne oldu? dedim

-hiiiiiç, dedi.

-Herşeyi bırak qeL benimLe, dedim.

-OLur mu ? ...dedi.

-Topu topu bi tabak fazLa koyarız soframıza,dedim.

-OLmaz, dedi.

-Neden? dedim.

-Aynı tabaktan yeriz, dedi...

ßiR daHa sewDimm .