Uzun zamandır ekranlarda ve internet aleminde dönen "Artiz ne arar la bazarda " repliğini hepiniz duymuş yada izlemişsinizdir mutlaka..Hatta bobiler.org'da o kadar çok espiri döndü ki bu konuda. Bkz.BobilerArtiz.
Yazık, adam ömrü boyunca basına böyle birşey gelebileceğini düşünmemiştir bile :)
Velhasıl bende boş geçemedim mevzuya bi monte'de ben yaptım :P
.../“Aşk!” dedim attım içime seni... Sonrası kimsenin kalbini meşgul etmeyecek kadar basit: İçimde bir sen aşk içinde... İçimde bir ben bir sen içinde...
Hani derler ya bir kadının hayran oldugu ilk erkektir.. Ya da aşık olunan ilk erkek.. Öylemidir degilmidir bilemem ama bir kadının hayatına giren ilk erkek diyebiliriz aslında "baba" kavramı için.. Anneler özeldir,güzeldir,sevginin başlangıç kaynağıdır. Ama baba farklıdır.Güven gelir insanın içine ilk başta.Adını duymak bile yeter insana.. Babamla yıllarca baba- kız evlat ilişkisi içinde büyüdük.Benim isteklerim oldu o karşıladı..Kimi zaman teşekkür ettim ,belki kimi zaman etmedim bile.Babaydı belkide yapacaktı nasıl olsa. Herşeyin bi zamanı vardı.Sen erken istesende herşey zamanı gelince olurdu mutlaka.. Bunun farkına varmam için büyümem gerekiyormuş yeni anladım..Şimdi kabul etmesekte iki arkadaşız sanırım babamla.. Ben yapmadan o farkediyor, O söylemeden ben anlayabiliyorum onu.. Ne istediğini biliyorum benden,neden istediğini..Sonrasında neler olacağını.. O biliyor her hareketimin sebebini.Ne kadar büyüsemde dudagımı büzdürdüğümde biliyor ne için yaptığımı..
Yıllarca ders çalışayım diye evdeki interneti kestirmeyi düşünen babam ,şimdi ben gelmeden bağlıyor neti eve :) geldiğimde sıkılmayayım diye.. Dedim ya herşeyin bir zamanı var ona göre..
Herkes kadar bende Çok şey öğrendim babamdan hayata dair. Kendime duyduğum özgüven,yere basarken hissettiğim gurur ,Karşılıksız sevebilme hissi ve belkide babam gibi sakladığım daha nice duygularım ondan bana miras...
İyi ki varsın baba ! Arkama dönüp baktığımda ,Senin kızın olmaktan her zaman gurur duyacağım.. Seni Çok seviyorum.. Küçük eşşeğin SaydeK..
Günün birinde bir çölde iki kum tanesi karşılaşmış ve birbirlerini çok sevmişler uzun bir süre çok yakın olmuşlar. Birbirlerini yanlarında canlarında olarak sevmeyi öğrenmişler.
Derken bir rüzgar çıkmış kum tanelerinden biri yerinde kalırken diğeri biraz uzağa savrulmuş. Çok uzak değillermiş ama yinede göremiyorlarmış birbirlerini. Sevgileri hiç azalmamış yine sevmeye devam etmişler. Birbirlerine ulaştırabildikleri sesleriyle haberleriyle yaşıyorlarmış ve artık görmeden seslerinde sevmeyi öğrenmişler. Bir gün biri diğerine "sevdamız sonsuza erişmesi için aynı anda bir dilek dileyelim" demiş. Ikisi de aynı anda bir dilekte bulunmuşlar ve tam o sırada bir fırtına çıkmış. Bu kavuşmamız sevdamızın sonsuza dek sürmesi olabilir diye ikisi de kendilerini fırtınaya bırakmışlar. Gözlerini kapayıp fırtına dindiğinde sevdalarının yanı başında olmuş olmayı arzulamışlar. Fırtına o kadar kuvvetliymiş ki o güne kadar yıllarca yerlerinden kıpırdamayan kumlar bile başka yerlere savruluyorlarmış. Fırtına günlerce sürmüş kum taneleri de oradan oraya savrulup durmuşlar. Ikisini de bir sabırsızlık sarmış. Fırtına durmuyor aksine artıyormuş. Fırtına dinmek bilmedikçe onlarda sabırla sevmeği öğrenmişler.
Günler geçmiş sonunda fırtına durmuş gözlerini açtıklarında ikisi de başka alemlerde bulmuşlar kendilerini. Bu fırtınanın onları birleştireceğine o kadar inanmışlar ki birbirlerini yanlarında bulamayınca yüreklerinde derin bir acı hissetmişler ve acıyla sevmeği öğrenmişler.
Kendilerine birazcık geldiklerinde ikisi de bu fırtınayla başka başka yerlere savrulduklarını anlamışlar. Biran ölmek istemişler ama sonra birbirlerini hiç görmeden mesafelere engellere rağmen sevmeği öğrenmişler. "Eskisi gibi bağırsakta sesimiz ulaşmaz ki birbirimize" demişler. Ikisi de yeni yerlerinde kimseyle konuşmamışlar ve yıllarca hep susmuşlar. Hep yeni bir fırtına ümidiyle birbirlerine ihanet etmeden beklemişler. Böylece umutla sevmeyi öğrenmişler. Yıllar geçmiş ama
sevgileri hiç geçmemiş. Birbirlerinden hep umutlu olarak yaşamışlar. Bir gün ikisi de birbirlerinden habersiz aynı anda gözlerini kapamışlar ve kavuşmak için yeniden fırtına çıkmasını dilemişler. Beklemişler beklemişler ama fırtına bir türlü çıkmamış. Kendilerini tüm benlikleriyle fırtınaya bırakmak için oldukları yerde dönmüş durmuşlar ama hepsi nafile küçük bir rüzgar bile çıkmamış. Sonunda durmuşlar ve gözlerini açmışlar. Sevdiklerinin sevdalarının yıllarca beklediklerinin tam karşısında durduklarını görmüşler ve hemen ikisi de yıllar önce diledikleri dileği
anımsamışlar. Dilek şöyleymiş "Allah'ım bizi birbirimize her şeyiyle sevmeği öğrendiğimizde kavuştur. Öğle kavuştur ki sevdamız sonsuza erişsin." Sonunda anlamışlar ki birbirlerinden çok uzaklarda geçirdiklerini sandıkları yılları aslında birbir yanı başlarında geçirmişler. Dileklerinin kabul olması için yılların geçmesi gerektiğini öğrenmişler çünkü onlar sevmeği her şeyiyle öğrenmeği dilemişler.
Dilekleri kabul olmuş umutla sabırla acıyla yakında uzakta...her şeyiyle sevmeği öğrenip birbirlerine kavuşmuşlar. Sevmeği bildikten sonra mesafeler acılar yıllar aylar...asla sevdayı söndürmez ama sevmeği bilmedikten sonra yanı başında ki sevdiğini bile yıllarca göremeyebilir insan...