14 Ağustos 2009 Cuma

Gördüğünüz 10 çocuktan 1'ine dikkat edin

Gördüğünüz 10 çocuktan 1'ine dikkat edin


Çünkü, araştırmalara göre neredeyse her 10 çocuktan biri aile içinde ya da dışında cinsel tacize uğruyor. Uzmanlar, özellikle Üzmez davasından sonra artan vaka sayısına dikkat çekiyor.
Aslı Ortakmaç




Bir gazete haberinde okumuştum ya da bir arkadaşım anlatmıştı, belki de bir filmdi... Emin değilim. Ama emin olduğum bir şey vardı ki bu benim başıma gelmemişti. Benim çok mutlu bir ailem vardı. Annem ve babam dünyada gördüğüm en sakin, birbirini aşkla seven çiftti. Kavgalarını duymak bir yana birbirlerini ne kadar sevdiklerini tekrarlayan, her seferinde ilan-ı aşk etmekten çekinmeyen örnek bir aileydik biz. Değilmiş...

Ailesi 7 yaşındaki kız çocuğunu acil servise getirdiğinde, sağlık personeli tabloyu şüpheli buldu. Kaynar çaydanlık duyma-konuşma özürlü kızın üzerine devrilince, aile hastaneye koşmuştu. Personel, çocuk suiistimali konusunda eğitimli olmasa tedavi edilip eve gönderilecekti küçük kız, ilk müdahalenin ardından daha detaylı muayene edildi. Fiziksel muayene sonunda kızın cinsel istismara uğradığı şüphesi daha da belirginleşti ve polise haber verildi. Ancak adli tıp doktorları ne kadar ısrar ederse etsin, savcı soruşturma açmaya yanaşmadı. Zira şüpheli baba köyünde tanınmış ve güvenilir biriydi. Üstelik o bölgede böyle şeyler olmazdı. Olayı aktaran ve ismini vermek istemeyen adli tıp uzmanı ve ekibi başka bahanelerle kızdan ve babasından kimi tetkik ve tahliller istedi. Hem kız hem de babasında sadece vücut salgılarıyla bulaşan bir hastalığa rastlandı. Bu somut kanıt karşısında, savcı dava açmak zorunda kaldı. Ama hekimleri başka zorlu bir süreç bekliyordu. Savunma, babanın çiğneyip evin kimi köşelerinde unuttuğu sakızları, küçük kızın yeniden çiğnediğini, hastalığın da bu yolla bulaştığını iddia ediyordu. Bilirkişi raporu da virüsün sakızlardan geçebileceğini bildirince baba serbest bırakıldı ve dava kapandı. Yaklaşık bir yıl sonra adli tıp uzmanı tesadüfen küçük kızın öldüğünü ve otopsi bile yapılmadan köy mezarlığına gömüldüğünü öğrendi.

Bu olayın yaşandığı 2008'de Türkiye'de 187 çocuk ihmal ve istismar şikâyetiyle Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun (SHÇEK) pek de bilinmeyen hizmet telefonu Alo183 Aile, Kadın, Çocuk, Özürlü ve Sosyal Hizmet Hattı'nı aradı. Sokak Çocukları Rehabilitasyon Derneği'nin "Çocuğa karşı cinsel istismarın gün yüzüne çıkması projesi" kapsamındaki alo destek ve ihbar hattına 2006'nın ilk 9 ayında başvuranların yüzde 22'si cinsel istismar, yüzde 6'sı ensest sebebiyle telefon etmişti. Mağdurların büyük kısmı 6-11 yaş aralığındaki kız çocuklarıydı. Kendilerine yapılanın kötü olduğunu bilen, bunun sona ermesini isteyen ve yardım yollarından haberdar, konuşabilen çocuklardı onlar.

25 yaşındaydım bunu kendime itiraf ettiğimde... Rüyalarıma giren tüm sahnelerin başkalarının değil benim hayatımın, geçmişimin bir parçası olduğunu anlamam tam on yıl sürdü. Aynı evin içinde "baba" kılığındaki adamın aslında kendi öz kızına cinsel tacizde bulunmuş bir adam olduğunu itiraf etmem tam on beş yılımı aldı. Bunu ne zaman unutmuştum, ne zaman aklımdan, anılarımdan silmiştim hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey bakışlarının tekrar değiştiğini anladığım anda silinmiş yılların hortlayıvermesiydi.

Avrupa'daki bir araştırma her 100 çocuktan 9'unun, yani neredeyse 10 çocuktan birinin aile içi ve dışında cinsel tacize uğradığını gösteriyor. Sadece ABD'de her yıl 1500 çocuk istismar ve ihmal nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu rakamlar yeterince üzüntü verse de gerçek çok daha acıtıcı. Tüm araştırmalar ve konunun uzmanlarına göre çocuklara yönelik cinsel ve fiziksel istismarlar çoğunlukla hiç su yüzüne çıkmıyor. Adli makamlara bildirilen vakaların oranı yüzde 15'i geçmiyor. Türkiye genelinde bu konuyla ilgili hiç araştırma olmasa da son zamanlarda üniversiteler bünyesinde kurulmaya başlayan çocuklara yönelik istismarı önleme komisyonlarından gelen rakamlar, sorunun ciddiyetine işaret ediyor. Örneğin, Kayseri Erciyes Üni. bünyesinde Mayıs'ta hizmete giren ÇİTEM (Çocuk İstismarını Tedavi ve Engelleme Merkezi) öğr. üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatih Yağmur, 2007'de üniversite hastanesine 101 cinsel istismar başvurusu yapıldığını belirtiyor. 2008'in ilk beş ayındaysa bu sayı 262'ye ulaşıyor. Yani, bir önceki seneye göre vakalardaki artış -üstelik beş ayda- iki katından fazla.

İlkokuldaydım ve annem bir süreliğine evden uzaklaşmış babamla yalnız kalmıştık. Ne olduysa o zaman oldu. Sekiz dokuz yaşlarındaki bir çocuk her babanın kızına böyle davrandığını zannederek sevimli sevimli cinsel ilişkiye ikna edilmişti... Gizli bir oyundu bu. Bir sırrımız vardı. Kimseye anlatmamalıydık. Kocaman bir kadındım ya ben, sır saklayabilirdim. Sakladım da. Kendimden bile. Annemin her yokluğunda babamla oyunlar oynuyorduk.
Aslında böylesine derin bir toplumsal yaranın sayılara dökülerek tarif edilmesinin pek anlamı yok. Son zamanlarda ülkede ve dünyada çocuk istismarlarıyla ilgili haberler gündeme geldikçe hem toplumun hem de yetkililerin dikkati bu yöne çevrildi. Özellikle Vakit gazetesinin eski köşe yazarlarından Hüseyin Üzmez'in 14 yaşındaki bir kızı taciz ettiği iddiasıyla 2008 Nisan'ında tutuklanması ve ardından gelişen olaylar, bu meselenin uzun süre gündemde kalmasına sebep oldu. "Olayın tasvip edilecek hiçbir yönü olmasa da toplumda bilinç yaratma açısından bir fayda sağladığı muhakkak" diyor Yağmur, "özellikle entelektüel çevrede buna bağlı başvurular artmış olabilir." Samsun 19 Mayıs Tıp Fak. Adli Tıp Anabilim Dalı'ndan çocuk istismarları komisyonu kurucusu Yrd. Doç. Dr. Ahmet Turla'ya göre de bu vakanın etkisi tartışılmaz. Turla, çok büyük bir tabu olarak değerlendirildiği için bu tür vakalarda başvuruların, bir iki haberle artacağını düşünmüyor. Uzmana göre Üzmez davasının etkisi çok daha önemli bir yerde, mahkemeler üzerinde görülüyor: "Cinsel saldırı sonucu çocuğun ruh sağlığının bozulması da fiziksel zarar olarak değerlendiriliyor artık." Bu tür bir olay sonrası çocuğun ruh ve beden sağlığının bozulması cezayı iki kata kadar ağırlaştıran bir sebep ve yasa 2005 Haziran'ından bu yana yürürlükte. "Ama hemen uygulanmadı" diyor Turla, "Üzmez davası bu maddenin önemini ortaya koydu ve ancak bu olaydan sonra tüm mahkemeler işi sağlam tutmaya başladı. Üç senedir Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu çocuk psikiyatrı olmadan yüzlerce böyle rapor veriyordu. O güne kadar böyle olaylar sonucunda kuruldan çıkan raporların yüzde 95'i 'ruh sağlığı bozulmamıştır' yönündeydi." Turla'ya göre konunun hassasiyetini yeni kavrayan ve eksik iş yapmaktan kaçınan mahkemeler, artık karar vermeden önce mutlaka çocuk psikiyatrının da görev aldığı adli tıp kurullarından rapor talep ediyor.

Yıllar geçtikçe kız kıza sohbetler cinsellik içermeye başladığında başıma geleni anlamıştım. Bizden başka kimse bu oyunu oynamıyordu! Babalar annelerle birlikte olurdu. Evde gizliden bir kovalamaca yaşanmaya başlamıştı. Asla onunla yalnız kalmıyordum. Kaldığım zamansa tatlı dille beni ikna etmesine izin vermiyordum. Yavaş yavaş uzaklaştı benden... O benden uzaklaştı ben yaşadıklarımdan. Bunu annem duysa, âşık olduğu adamın kızının tecavüzcüsü olduğunu duysa kahrından ölürdü. Yapamadım.

Uzmanlar çocuklara yönelik istismar vakalarının son günlerde arttığını belirtiyor. Bahsi geçen oranlar, azımsanacak gibi değil. 19 Mayıs Tıp Fakültesi komisyonu üyelerinden çocuk psikiyatrı Seher Akbaş ve Turla, çalışma arkadaşlarıyla hastaneye gelen adli vakalarla ilgili iki araştırma yayınladı. 2008 tarihli araştırma cinsel istismara uğrayan 56 çocuğu kapsıyorken, bu yılki makalede 72 olgu inceleniyor. Ama Turla'ya göre asıl artış geçen yılın sonunda başlıyor: "Bazen günde 6-8 vaka geliyor. Haftada incelediğimiz olgu sayısı 10-15'in altına düşmüyor." Bu da yıllık 500'ün üstünde vaka demek.

Bu verileri, daha önce sözünü ettiğimiz bir bilgi ışığında değerlendirmek gerekiyor. Adli makamlara yansıyan vakalar, bu tür olayların sadece yüzde 15'i. Ankara Ufuk Üniversitesi'nden çocuk psikiyatrı Yasemen Işık Taner'e göre özellikle cinsel yönden istismara uğrayan çocuklar bunun sadece kendi başlarına geldiğini düşünürken, toplumun diğer kesimi yakın çevrelerinde böyle şeylerin asla olmayacağı kanaatinde. "Ne var ki, gerçek ne bu kadar bireysel ne de bu kadar uzak" diyor Taner. "Yok sayınca, yok olacağını düşünüyoruz ama suiistimal edilen çocuklar çok yakınımızda olabilir ve görmek istemediğimiz için fark etmeyiz bile." 19 Mayıs Tıp Fakültesi'nde yapılan araştırmada da, diğer çalışmalarda olduğu gibi cinsel istismara her sosyoekonomik grupta rastlandığı vurgulanıyor. Toplum genelinde aileler, öğretmenler, güvenlik ve sağlık çalışanları arasında bu konuyla ilgili bilincin oluştuğu yerlerde vakaların artması da bunun bir kanıtı. Geçen hafta Adli Bilimciler Derneği'nin Aksaray'da düzenlediği Aile İçi Şiddet ve Cinsel İstismarın Önlenmesi Sempozyumu'nda konuşan Yağmur çalışmalara başlamadan önceki 5 yıllık kayıtlarda Kayseri ve civarında sadece 10 cinsel istismar vakasının bildirildiğini söylüyor. Oysa eğitim çalışmalarının ardından 2008'in ilk beş ayında 178 kız, 84 erkek çocukla karşılaşıyor ÇİTEM doktorları.

Aklım başıma geldiğinde yaptığım ilk şey evden uzaklaşmaktı. Psikoloğa gitmeye başladığımda artık her şeyi kabullenmiştim, bunu sesli söyleyebiliyordum.Bu benim suçum değildi. Sadece sevdiklerimi kaybetmemek uğruna sessiz kalmayı tercih etmiştim. Şimdi saklamıyorum, annemle değil ama kendimi tıkanmış hissettiğim her an dostlarımla paylaşıyorum.

ABD'de 98'deki bir araştırmaya göre cinsel tacize uğrayan çocukların yüzde 60'ı bunu birine söylüyor. Türkiye'de konuyla ilgili uzmanların gözlemiyse tehdit, korku ya da başka sebeplerden ötürü çocukların durumu bir yetişkine iletmediği yönünde. Hele aile içi cinsel suiistimalde yani ensestte çocuğun yardım isteyeceği kimse olmuyor. "Pandora'nın kutusunda hiç dokunulmayan kısım burası" diyor Yağmur. Psikiyatr Akbaş ise çoğu zaman aile içinden bir başkasının özellikle annenin durumu fark ettiğini ama kendisini ve ailesini zor durumda bırakmamak için görmezden geldiğini anlatıyor. "Torununun oğlu tarafından taciz edildiğini bildiği halde ses çıkarmayan bir babaanneden" söz ediyor Yağmur. Böyle durumlar genellikle ancak hastanelik ya da karakolluk boyutlara ulaştığında ortaya çıkıyor. Yağmur'a göre "Tacizci aile dışından biriyse, uyanık ebeveynler çocuklarının davranışlarındaki değişimlerden, çoğunlukla da banyo sırasında fark ettikleri kurumuş kan lekelerinden şüphelenip hastaneye başvuruyor. Ensestte ise çocuk kendi başvurmadıkça, olay hiç ortaya çıkmıyor."

Ve her geçen gün üzülerek daha fazla kadınla aynı şeyi yaşadığımı anlıyorum. Babası, amcası, dedesi... O kadar çok kadın ki... Hepsi benim gibi sessiz kalmayı kendince kaçmayı öğrenmiş. Her gün üçüncü sayfa haberlerinde okuyabileceğiniz türden ensest olayları hiç de uzakta değil. Ve ben de o üçüncü sayfa haberlerinden biri olabilirdim. Kendim adına mutlu olabildiğim tek şey ayakta kalmayı, dik durmayı başarmış olmam. Bugün hâlâ babam gözümün içine utanmadan bakabilirken annem ve sevdiklerim adına geçici körlükler yaşamayı başarabilmem. 30 yaşındayım, iyi bir kariyerim, mutlu bir evliliğim var. Artık her şeyin üstesinden gelebileceğimi biliyorum. Yanımdan geçip giden binlerce kadının benimle aynı kaderi paylaştığımı da...

Sağlık çalışanlarının eğitim çalışmaları sonucunda farklı sebeplerle yapılan muayenelerde fark edilenler de var. Özellikle acil serviste bu hayati önem kazanıyor. Dr. Ahmet Baydın, eğitimden önce acil servis personelinin tek hedefinin hasta çocuğun tedavisi olduğunu anlatıyor. Tabii hedef değişmedi, ama şimdi acile getirilen çocukları başka tehlikelerden korumak konusunda daha bilinçliler. Maslak Acıbadem Hastanesi Acil Servisi'ndenYrd. Doç. Dr. Serpil Yaylacı'ya göre dikkatli bir gözlem ve muayeneyle sadece fiziksel istismarı değil, cinsel istismarı da tespit etmek mümkün. Dikkat edilmediği zamanlarda bu özensizlik minicik hayatların yitmesine neden olabiliyor. Erciyes Tıp Fakültesi Hastanesi'nde geçen aylarda yaşandığı gibi. İki buçuk yaşındaki kız çocuğu pediatri yoğun bakıma yatırıldığında, istismar şüphesiyle vaka Emniyet'e bildiriliyor. Bedeni darp ve ısırık izleriyle dolu, kanaması var. Çocuk hayatını kaybediyor. Ancak devam eden soruşturma sırasında çok daha ağır bir ihmal fark ediliyor. Aynı çocuk, iki buçuk ay önce de kafa kırığı sebebiyle beyin cerrahisinde tedavi görmüş ve evine gönderilmiş.

Yalvarırım biraz daha dikkatli bakın kocalarınızın gözüne. Çocuklarına bakışına. Siz de kadınsınız ve bunu anlayabilirsiniz. Yeter ki görmezden gelmeyin. Yapmaz demeyin. Yapabilir! Ve bunu anlayabilecek, durdurabilecek tek insan sadece siz olabilirsiniz.

Herkese ait olan şeyler sahipsizdir ya, aslında çocuklar da biraz öyle. Başta devlet olmak üzere tüm toplum üyelerinin koruması ve kollaması gereken çocuklar konu istismar olunca neredeyse görünmez oluyor. Kimse ses çıkarmadıkça, failler daha saldırganlaşıyor. Akbaş ve Turla'nın bu ay yayınladıkları araştırmaya göre mağdur çocukların yarıdan fazlası birçok kez, onda biri birden çok istismarcı tarafından istismar ediliyor. Dörtte biri faillerin başka çocukları da istismar ettiğini söylüyor üstelik. Bizse daha dikkatli bakmadığımız için suça iştirak ediyoruz aslında. Zira Türk Ceza Kanunu'nun 278. maddesi kamu görevlilerine, 279. maddesi sağlık personeline, 280. madde ise tüm topluma bu gibi durumları ihbar sorumluluğu yüklüyor.

Bir ensest kurbanının Newsweek Türkiye için yazdığı, italik olarak yer alan satırlar, isminin bizde saklanması koşuluyla değiştirilmeden yayınlanmıştır.


YANILGILAR

Yanlış: Genellikle çocuklar geniş hayal güçleri sayesinde bu tür olaylar uydurur.
Gerçek: Çocuklar bu konuda yalan söylemez. İnanmak gerekir.

Yanlış: Yaşanmış bir iki olay çok önemli değildir, çocuklar çabuk unutur.
Gerçek: Aksine bir kez bile olması çocuğun ruhsal ve fiziksel sağlığı açısından onulmaz hasarlar yaratır.

Yanlış: Genellikle şirin ve cazip kız çocuklar tacize uğrar. İstismar kurbanları evden kaçan, ihmal edilen çocuklardır.
Gerçek: Kurbanlar, her sosyo-ekonomik gruptan kız ve erkek çocuklarıdır.

Yanlış: Çocuklar parklar, ıssız sokaklar, karanlık yerler, boş inşaat alanları, tuvaletlerde istismara uğrar.
Gerçek: İstismar mahalli genellikle ev, okul, ev ile okul arası yol ve çocuğun sıklıkla yakın çevresidir.

Yanlış: İstismarcılar yaşlı olur, sokaktaki yabancı erkekler, hırpani serserilerdir.
Gerçek: Olguların yüzde 80-95'inde failler 20-40 yaş arası aile tarafından tanınan evli ve çocuklu erkeklerdir.

Yanlış: İstismar küçük yaşlar için kabul edilemez. Ama mini etekli, makyajlı ergen kızlar durumu provoke eder.
Gerçek: BM Çocuk Hakları Sözleşmesi yanında ilgili kanunlarda ve psikolojide 0-18 yaş arası herkes çocuk, bu yaşlardaki biriyle kurulan cinsel temas, istismar kabul edilir.

(Ankara Adli Tıp Kurumu Biyoloji Daire Başkanı Nurullah Zengin'in sunumundan)


NE YAPMAK GEREKİYOR?

- Bu konuda önce kendinizi sonra çocuğunuzu ve çevrenizi eğitin.
- Çok küçük yaşlardan itibaren çocuğunuza bazı organlarının özel olduğu, izni olmadan
kimsenin onlara dokunamayacağını, bakamayacağını öğretin.
- Her oyunun güzel olmadığını anlatın.
- Bazı insanların kötü bir oyun oynamak isteyebileceği konusunda uyarın.
- Böyle durumlarla karşılaştığında yakınındaki güvendiği bir yetişkine hemen haber vermesi gerektiğini söyleyin.
- Rehber kitap ve oyuncakların yardımıyla yaşına uygun aşamalarla cinsel konularda eğitim verin.
- Özellikle ilkokul çağlarından başlayarak cinsel ilişkinin sadece erişkinlerin yapabileceğini ve yalnız kadın ve erkekler arasında olabileceğini belirtin.

( Çocuk ve ergen psikiyatrı Yasemen Işık Taner'in katkısıyla)


UYANIK OLUN

- Bebek ve çok küçük yaşlardaki çocuklarda vajinal bölgelerdeki pişik benzeri sivilce ve kızarıklıklara dikkat edin.
- 6-9 yaş arasında gece sıçramaları, dikkat dağınıklığı, uykusuzluk, küfür etme, ağız bozuklukları, özellikle uykuda küfretme davranışlarını takip edin.
- Daha sonraki yaşlarda cinsel içerikli konuşuyor, yaşından daha büyükmüş gibi davranıyor ve giyiniyorsa, özellikle geceleri bilgisayar başında uzun zaman geçiriyorsa ya da davranış değişikliğinde veya başka bir sebepten ötürü şüphelendiğinizde mutlaka bir uzmandan yardım isteyin.

(Psikanalist Rebia Dirim'in katkısıyla)

1 yorum:

kız çocuğu dedi ki...

Okudukça gözlerim büyüdü, beynimde sanki uçtu gitti. Ne kadar izole edilmiş yaşıyoruz. Her akşam ailecek toplanılan saatlerde ne yazık ki ya büyük konaklara, zengin yaşamlara, ele ele bile tutuşmadan aşık olanları izliyoruz ya da bir mafya hesaplaşması içinde kayboluyoruz. Keşke bu ve bununla ve aile ile ilgili konular işlense. çünki Türkiye'de ne yazık ki daha birey bile olamadan aile oluyoruz .
çok güzel bir konuydu sağolun.