12 Temmuz 2009 Pazar

Küçük bir çocuğun ümidi


Küçük çocuk, deniz kenarında gördüğü yassı bir taşın güzelliğine hayran olmuştu. Mutlaka bir mücevherdi bulduğu. Şekli de bir insan kalbi gibiydi. Üstelik de parıl parıl parlamaktaydı. Küçük çocuk, rüyalarını süsleyen bisiklete kavuşmak için elindeki taşı satmak istiyor ve o paranın bir bölümüyle, bir de top alacağına inanıyordu. Fakat babası buna yanaşmıyordu. Çocuk, işin kendisine düştüğünü anladığında, tatil de simit sattığı çarşıya gitti. Kuyumcu vitrinleri, göz kamaştıran ışıkların aydınlattığı altın kolyelerle doluydu. Bir de, elindeki taşın çok daha küçük olanlarıyla süslenen pahalı yüzüklerle. Çocuk, en gösterişli mağazayı gözüne kestirdikten sonra, bir süre vitrin önünde bekledi. İçeride, dükkân sahibi olduğu anlaşılan bir adam vardı. Müşteri olarak da, kürk mantolu bir hanım. Küçük çocuk, biraz sonra içeri girdi. Ve cebinden çıkardığı taşı dükkân sahibine uzatarak: 'Bu pırlantayı deniz kenarında buldum efendim!' dedi. 'Eğer isterseniz size satarım.' Adam, taşa uzaktan bir göz atıp: 'O sadece basit bir çakmak taşı’ dedi. Bütün sahil o taşlarla doludur. 'Hayır!' diye atıldı küçük çocuk. 'İsterseniz ıslatın. Ne kadar parladığını göreceksiniz.' Dükkân sahibi, zengin müşterisini kaçırmaktan korkuyor ve çocuğu kolundan tutup atmayı planlıyordu. Kadın, onun niyetini sezmişti. Çocuğun taşına yakından bakıp: 'Tam istediğim şey!' diye gülümsedi. 'Onu bana satar mısın?' Küçük çocuk, taşının gerçek değerini anlayan biriyle karşılaşmış olmaktan son derece mutluydu. Kadının cebine doldurduğu paralar ise, aklını başından almıştı. Defalarca teşekkür ettikten sonra, koşarak uzaklaştı. Dükkân sahibi, yapmış olduğu ikazı anlamadığı için, kadının aldandığını düşünüyordu. Bu yüzden de: 'Söylemiştim, ama tekrar edeyim!' dedi. 'Satın aldığınız şey basit bir taştır.' Kadın, önce pırlanta kolyesine, daha sonra da yüzüğüne bakarak: 'Zannetmiyorum!..' dedi. 'O taş bence bunlardan çok değerli. Çünkü bu taş küçük bir çocuğun ümidini taşıyor.'

Hiç yorum yok: